Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) adam, bay 2) insan 3) bayan insan 4) akraba | mordem/e [e./d.] |
1) adamlık 2) insanlık, 3) bayan insanlık 4) akrabalık | mordemêni (mordemiye) |
1) adi, değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan 2) aşağılık, alçak 3) bayağı | adi [sıf.] [Ar.] |
1) aforoz, darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma, toplum dışılama 2) hristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası | afaroz [e.] [Rum.] |
1) akıl almak, fikir almak 2) bir şeyden ders almak, ders çıkarmak | aqıl guretene (aqıl cên-, aqıl guret-, aqıl -cêr-, aqıl bıcê! ) |
1) akıl erdirme, anlama yeteneği, anlayış 2) erişme, ulaşma 3) algı, algılama | idrak [Ar.] |
1) akıllı olan, zeki olan 2) akıl veren 3) yol gösteren | aqıldar |
1) akıllılık, zekilik 2) yol göstericilik | aqıldarêni |
1) ak, beyaz, beyazımsı, 2) temiz, dürüst | şis (şis) [sıf.] |
1) akçe, küçük gümüş para 2) her tür madenî para, akça | axçe |
1) alış! 2) öğren! | cı muse! |
1) alıştır! 2) öğret! 3) göster! | cı musne! |
1) Alevi rehber, Rah-ı hak rehberi (rayberê raa heqi), hak yolu rehberi, hakikat yolu rehberi 2) Rehber, kılavuz, yol gösteren 3) bir erkek ismi | Rayber [e.] [din. → 1, Rayberê raa heqi] |
1) alevilerin ve bektaşilerin toplu halde ettikleri ibadetin adı 2) günün yarısı, öğün 3) hükümdar, şah 4) bir erkek ismi 5) toplama, bir araya getirme | Cem [e.] [din. → 1] [Far. → 3,4] [Ar. → 5] |
1) alevilikte ergenlik, evlilik ve musahiplik gibi çeşitli yaşam döngülerindeki ikrar 2) saklamayıp doğruca söyleme, açıkça söyleme, bildirme, benimseme, onama, kabul, tasdik | iqrar [din. → 1] [Ar.] (bê iqrar bımane! - ikrarsız kalasın!) |
1) altın renkli 2) bir kız ismi | Zergune [d.] [Far.] |
1) altın saçıcı 2) bir kız ismi | Zerefşane [d.] [Far.] |
1) altın taç 2) bir kız ismi | Zerrintaçe [d.] [Far.] |
1) altın tel, sırma 2) bir kız ismi | Zerrişte [d.] [Far.] |
1) altına vuruyor 2) altına koyuyor 3) altına dayıyor | şaneno bıne |
1) altınla süslenmiş 2) bir kız ismi | Zerrinkare [d.] [Far.] |
1) alta doğru hareket eyliyor 2) içe doğru boşaltıyor, içine döküyor 3) batırıyor, gark ediyor, içe gömüyor | keno tıro |
1) alta koyuyor, altına yerleştiriyor 2) alta ekliyor, altına ekliyor | keno bıne |
1) altüst etme, gelişigüzel davranma 2) yiyip içip sorumsuzca gezme | xo ser xo bın ra kerdene |
1) am(m)a, fakat 2) hâlâ, halen 3) hemen, aynı anda, vakit geçmeden, gecikmeden | hama |
1) ambar, zahire deposu 2) kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 santimetre olan küp ölçek 3) eşya taşıma işleri yapan kurum veya ortaklık | ambar [e.] [Far. → Orta Far. → Sanskr.] |
1) ampul, içinde sıvı durumda ilaç bulunan, kapalı cam tüp) 2) ampul, ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış cam şişe | ampul [tıbbi → 1] [Fr. → Eski Yun. → Lat.] |
1) anatomi, beden yapısı, gövde yapısı 2) insan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim, teşrih | anatomi [Fr. → Eski Yun.] [anat.] |
1) anlaşılmasını sağlıyor 2) akla düşürüyor | fino aqıl |
1) annenin çağrılış sözcüğü 2) kadıncağız, yaşlı bacıcık | khılê [d.] (2) |