Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) Alevi rehber, Rah-ı hak rehberi (rayberê raa heqi), hak yolu rehberi, hakikat yolu rehberi 2) Rehber, kılavuz, yol gösteren 3) bir erkek ismi | Rayber [e.] [din. → 1, Rayberê raa heqi] |
1) alevilerin ve bektaşilerin toplu halde ettikleri ibadetin adı 2) günün yarısı, öğün 3) hükümdar, şah 4) bir erkek ismi 5) toplama, bir araya getirme | Cem [e.] [din. → 1] [Far. → 3,4] [Ar. → 5] |
1) alevilikte ergenlik, evlilik ve musahiplik gibi çeşitli yaşam döngülerindeki ikrar 2) saklamayıp doğruca söyleme, açıkça söyleme, bildirme, benimseme, onama, kabul, tasdik | iqrar [din. → 1] [Ar.] (bê iqrar bımane! - ikrarsız kalasın!) |
1) altın renkli 2) bir kız ismi | Zergune [d.] [Far.] |
1) altın saçıcı 2) bir kız ismi | Zerefşane [d.] [Far.] |
1) altın taç 2) bir kız ismi | Zerrintaçe [d.] [Far.] |
1) altın tel, sırma 2) bir kız ismi | Zerrişte [d.] [Far.] |
1) altınla süslenmiş 2) bir kız ismi | Zerrinkare [d.] [Far.] |
1) alta doğru hareket eyliyor 2) içe doğru boşaltıyor, içine döküyor 3) batırıyor, gark ediyor, içe gömüyor | keno tıro |
1) alta koyuyor, altına yerleştiriyor 2) alta ekliyor, altına ekliyor | keno bıne |
1) altüst etme, gelişigüzel davranma 2) yiyip içip sorumsuzca gezme | xo ser xo bın ra kerdene |
1) am(m)a, fakat 2) hâlâ, halen 3) hemen, aynı anda, vakit geçmeden, gecikmeden | hama |
1) ambar, zahire deposu 2) kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 santimetre olan küp ölçek 3) eşya taşıma işleri yapan kurum veya ortaklık | ambar [e.] [Far. → Orta Far. → Sanskr.] |
1) ampul, içinde sıvı durumda ilaç bulunan, kapalı cam tüp) 2) ampul, ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış cam şişe | ampul [tıbbi → 1] [Fr. → Eski Yun. → Lat.] |
1) anatomi, beden yapısı, gövde yapısı 2) insan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim, teşrih | anatomi [Fr. → Eski Yun.] [anat.] |
1) anlaşılmasını sağlıyor 2) akla düşürüyor | fino aqıl |
1) annenin çağrılış sözcüğü 2) kadıncağız, yaşlı bacıcık | khılê [d.] (2) |
1) ara bozucu (arabozan), ikiyüzlü 2) boşboğaz, ispiyoncu | fızıl (1) |
1) araştırıp bulmak, belirlemek, tespit etmek 2) haber almak, işitmek | doskerdene (döskerdene) |
1) arka arkaya girip sıralanıyor 2) kaçınıyor | kuno ra têpey |
1) arka taraf 2) son, sonuç | peyni [d.] |
1) arkadan 2) sonundan | peyniya ra |
1) arkasına/ardına/peşine düşmek 2) araştırmak | dıma kotene |
1) arkaya koyuyor, arkasına yerleştiriyor 2) arkaya ekliyor, arkasına ekliyor | keno pey |
1) arkaya takılıyor 2) savılıyor | kuno ra pey |
1) arkaya takılmak, ardına düşmek 2) çekinmek 3) savılmak | era pey kotene (era pey kewtene) (no cı ra kuno ra pey - bu ondan çekiniyor) [f.] |
1) arkaya takıyor, arkasına tutuk ediyor 2) savıyor | fino ra pey |
1) artık 2) hele | de |
1) arzu, istek dilek 2) heves | arzu [Far.] (3) |
1) aslen, aslı (köken, kök, soy yönünden) 2) memleket olarak (halk ağzından) | eslê (eslê xo Xınısa - aslen Hınıs'lıdır; eslê xo xormeka - aslen (kökeni, soy olarak) hormektir) |