Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) ayna, 2) ışıldak | lılık |
1) ayva 2) güve | bêye [d.] [bot.] |
1) azaltıyor 2) hafifletiyor | keno şenık |
1) açı (birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye) 2) görüş, bakım, yön, anlayış biçimi | açi [mat. → 1] |
1) açıkgöz 2) emin | çust [sıf.] (1) |
1) bırakıp gitmek, vazgeçmek, geri bırakmak, boş vermek 2) ayrılmak | caverdayene (ca verdan-, ca verda-, ca verd- ) [f.] |
1) bırakmak, salmak, salıvermek 2) boşamak | raverdayene (verdan- ra, verda ra-, raverd- ) [f.] |
1) bağımsız, serbest, müstakil, kendi başına, yalnız başına 2) bir erkek ismi | Xoser [sıf.] |
1) Bağır dağı. Pülümür-Kiği arasında, üzerinde göl bulunan kutsal dağ. 2) bir kız ismi | Bağıre [d.] [din.] |
1) bağırmak, çağırmak 2) küreklemek | huye kerdene |
1) bağ/asma kütüğü 2) şahane, harika, enfes, süper, hakiki, halis, el değmemiş 3) genç/yeni | rez [e., sıf] [Far.] |
1) bağda üzüm teveği sıralarından her biri 2) bir erkek ismi | Baran [e.] |
1) baş-başlangıç (zamansal) 2) ilerisi (mekânsal) | verêndiye |
1) başarmak 2) alışmak 3) kazanmak, yenmek | ser kewtene (kotene) |
1) baştan başa, bir uçtan bir uca 2) büsbütün, bütün yüzey | seraser |
1) bacak 2) bir kız ismi | şeqe (seqe, saqe, çaqe) [d.] [anat.] (2) |
1) bacaklı, bacağı olan 2) bacakları uzun olan, uzun boylu | beşeqe (beseqe, besaqe, beçaqe) [sıf.] |
1) bacaksız, bacağı olmayan 2) bacakları kısa olan, kısa boylu, bodur | bêşeqe (bêseqe, bêsaqe, bêçaqe) [sıf.] |
1) bacaksızlık, bacaksız olma durumu 2) bacakları kısa olma durumu | bêşeqêni, bêşeqiye (bêseqêni, bêseqiye, bêsaqêni, bêsaqiye bêçaqêni, bêçaqiye) |
1) bahse girmek, iddiaya girmek 2) başa çıkmak | bas (behs) kotene |
1) bak 2) kontrol et 3) besle | qaytê cı be (ve) |
1) bakıyor 2) seyrediyor, izliyor | seyr keno (1) |
1) bakmak 2) kontrol etmek 3) beslemek | qaytê cı biyayene |
1) bal süzüldükten sonra kalan şey, bal mumu 2) harmanlanmış ot, harmanlanmış ot yığını | çêç [e.] |
1) bana seslendi 2) bana yanıt verdi | veng da ((e)ra) mı (1) |
1) basmak 2) bindirmek, sırtına yüklemek | ero cı nayene (nan- ro cı, na- ro cı, ero cı n- ) [f.] |
1) batırıyor, sokuyor, saplıyor 2) geçirerek koyuyor, geçirerek takıyor | keno pede |
1) bazı, bazıları, bazısı, kimi, kimisi, kimileri 2) az daha | tayê [belgisiz sıf.] (tayê estê ke nêtersenê - bazıları var hiç korkmuyor) |
1) bebek 2) beşik | derguş (dergus) |
1) bebekler için kullanılan ve yasaktır anlamında bir deyim 2) çocuk dilinde zararlı olan | buv (cız) |