| Türkce | ZonêMa/Kirmancki | vay! aa! amanın! | wey! weeey! |
vay!, vah!, hay!, tüh! | way! |
vazgeç ! | bıtexeliye! |
vazgeçirmek, alıkoymak | caynayene (caynen-, cayna-, -cayn- ) [f.] |
vazgeçmek | cayiyayene (cayin-, cayiya-, -cayi- ) [f.] |
vazife, görev | wezife [e.] [Ar.] (xo rê kerda wezifa - kendine vazife etti) |
vazifeler, görevler | wezifey [ç.] |
vaziyet | weziyet |
vazo | vazo [e.] [İt.] |
ve nasıl, nasıl | çıturi ki |
veba hastalığı, bulaşıcı hayvan hastalığı, salgın hastalık, taun | çorr [zool.] [tıbbi] |
vebal, günah | mobal (moval) [e.] |
vefat durumda mezara kazma vurma geleneği, "sen artık bu dünyadan umudunu kes, öldün artık ve ölüler diyarına git" (cenaze) | zenge dane mezele ro |
vefat durumunda kişinin ölümünün üzerinden bir yıl geçince, mezara kazma vururlar, toprak olan mezarını yenilerler, yani mezarı "beyaz" ederler. Buda koçbaşı olur, yada başka kayalardan yapılıp üstüne tarih konulur (son dönemlerde mermerden yapılmaya başlandı) | mezele kenê sıpe |
vefat durumunda söylenilen bir vefat sözü: Allah sizinde ölülerinize rahmet eylesin! (cenaze) | heq xêrê xo pê merdanê şıma kero |
Venezuela | Venezuela [d.] [coğ.] |
Venezuela Bolívarı | Bolívarê Venezuela |
ventrikül | ventrikel [tıbbi] [Lat.] |
venüs saçı | porê Anafatma [d.] (Adiantum capillus-veneris) [bot.] |
ver! | bıde! |
veranda, camlı taraça, üstü kapalı ve çevresi camlı balkon | veranda [İng. → Hintçe → Port.] |
veren | daoğ/e [e./d.] |
verenler | daoği [ç.] |
vergi | şirğet [e.] |
vergi almak | qamçur guretene |
vergi vermek | qamçur dayene |
veri ilkesi, veri politikası | qeydayê data (qeyday data, qayday data) |
verici | danok |
verilmek | diyayene (din-, diya-, -di- ) [f.] |
verimli | mosıldar |
|
|