| ZonêMa/Kirmancki | Türkce | Deutsch | English | we ke! | yak! (ateş) | mach an! zünde an! | light! |
roşti [d., sıf.] [Far.] | ışık, aydınlık, aydın | Licht, hell | light, bright |
borrık [sıf.] | açık kahverengi | hellbraun | light-brown |
adırge [e.] | çakmak | Feuerzeug, Zünder | lighter |
adırgey [ç.] | çakmaklar | Feuerzeuge | lighters |
bulısk (bilosık, bilusk, bılısk) [e.] | şimşek, yıldırım | Blitz | lightning |
hewr u bulısk | şimşek ve gök gürültüsü | Blitz und Donner | lightning and thunder |
pê qail biyayene (pê qail ben- ) | beğenmek | daran Gefallen finden | like |
zê (zey, jê) [gram.] | gibi (benzer, aynı, olası, tarzında) (edat, örnekler: anlaşılır (veya akıl alır) gibi değil, bal gibi, benim gibi, bu(nun) gibi, bizim gibiler, ne gibi, olur gibi değil, yok gibi); (bağlaç, örnekler: -diği- gibi, -duğu- gibi, -tiği- gibi; örnekler: bildiğin gibi, söylediğim gibi, istediğiniz gibi yapın, olduğu gibi; ... gibi gelmek, ... gibi olmak, ... gibi yapmak) | wie (Präposition, Beispiele: nicht zu fassen, wie Honig, wie ich, solch ein/solche, Leute wie wir, was für (ein), welche(r), welches?, schier unmöglich, kaum vorhanden); wie..., als ob, anscheinend, sobald, kaum ... als, und zuweilen; (Konjunktion, Beispiele: wie du weißt, wie ich sagte, machen Sie es, wie Sie wollen, so wie es war; vorkommen, als ob ..., geschehen, als ob ..., tun, als ob ...) | like, such as (preposition, example; like honey, like me, like this, like what); as, like, wise (Suffix, example: as you know, as you say, as you want, as it is, like it was, act as if ..., happen as if ...) |
pê fotografê qail biy | fotoğrafı beğendi | Photo gefällt ihm/ihr | liked photo |
khenere [d.] [bot.] | leylak | Flieder | lilac, Syringa, Gattg Syringa |
limette [d.] [Fr.] [bot.] | yeşil limon | Limette (Zitrusfrucht) | lime |
kırec [kimya] [Far.] | kireç | Kalk | lime |
marz [Far.] (1) | sınır | Grenze | limit, border |
sinor (şindor, sindor) [Yun.] (2) | sınır | Grenze | limit, border |
dırûbo kemeynaye | kısıtlı profil, sınırlı profil | beschränktes Profil | limited profile |
leng [sıf.] | 1) topal, aksak, yürüme özürlü 2) ayaklarından biri kısa olan nesne | 2) hinkend, gehbehindert, lahm 2) wackelig (z.B. Tisch) | limping, hobbling, lame, disabled 3) wobbly |
dara ıxlamure (flamure) [bot.] | ıhlamur ağacı | Lindenbaum | linden tree, lime tree |
ıxlamur (flamur) [e.] [Yeni Yun.] [bot.] | ıhlamur | Linde | linden, lime |
sabiye (saviye, sıvaye) [d.] (3) | çizgi, hat, hat çizgi | Linie, Strich | line, stroke |
çızığe (çızgi) [d.] [Tr.] (2) | çizgi | Linie, Strich | line, stroke |
sabiyin (saviyin, sıvayin) [sıf.] (2) | çizgili | liniert, gestreift (Stoff) | lined, ruled |
zonzanaoğ/e [e./d.] | dilbilimci | Linguist | linguist |
lenguist/e [e./d.] [Fr. → Lat.] | lengüist (dil bilimci) | Linguist/in (Person, die sich wissenschaftlich mit Sprache befasst) | linguist (someone who studies language) |
lengüistig | lengüistik (dil bilimi) | Linguistik (Sprachwissenschaft) | linguistics |
zonzanaoği [ç.] | dilbilimciler | Linguisten | linguists |
link (internet) [e.] [İng.] | bağlantı | Link, Verbindung | link |
gıre (internet) | bağlantı | Link | link |
şêr/e [e./d.] [zool.] [Far.] | aslan | Löwe | lion |
lew [e.] [anat.] | dudak | Lippe | lip |
|
|