Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) biz olduk 2) bizdik | ma biyme |
1) biz sürüyoruz (taşıt, hayvan, tarla, toprak, harman, çift...) 2) biz ekiyoruz, biz tohum ekiyoruz (sebze ve meyve) 3) biz olmaya devam ediyoruz, biz sürdürüyoruz | ma ramenime |
1) biz tahmin edebiliyoruz 2) biz şüphelenebiliyoruz, biz kuşkulanabiliyoruz | ma şikinime guman bıkerime |
1) biz yedik mi? 2) biz mi yedik? | ma werd? |
1) bizim dil 2) çeşitli dil tanımları arasından biri (Varto, Hınıs, kısmen Dersim), "bizim dil" anlamında.
Almanya'dan eskiden benzeri bir örnek: Eski Aşağı Almanca "thiudisk" (Germen dilindeki "the-uda" = kabile veya halktan türetilmiştir, "theu-disca" = çeşitli kabileler, "kişinin kendi halkının dili" anlamına gelir) "diutiscun" haline gelmiştir ve bu kelimeden "theutsch" gelmektedir, buradan "theutsch", "deutsch", "diuts" veya "duits" (Hollandaca) veya "tuisk" (İsveççe) oluşmuştur. Bir kişi kendi dilini (Eski Aşağı Almanca veya Eski Sakson), Yüksek Almanca veya Hollandaca'dan ayırt etmek için, unse düdesch ("Almancamız"), sassesch düdesch ("Sakson Almancası"), moderlike sprake ("ana dil") gibi terimler kullanılmış. | zonê ma [tar.] |
1) boş 2) acı | thal [sıf.] |
1) boncuk arpa, yumrulu arpa 2) dayanıklı kişi | şirame (Hordeum bulbosum) [bot. → 1] |
1) boynuz (hayvanların başında bulunan) 2) tıraş bıçağı, jilet | iştiri (istiri) [e.] [zool.] |
1) boynuzlu 2) jiletli | iştirın |
1) bu kadar daha 2) şu kadar daha 3) o kadar daha | hondena |
1) bu o anlama gelir ki, belge doƃrudur 2) bu, belgenin doğru olduğu anlamına gelir | no yeno o mane ke, wesıqa raşta |
1) bu saat (zaman olarak) 2) bu saat (alet olarak) | ana (na) sate |
1) bu taraf, bu yan, beri, bu yaka 2) -den, -dan beri | nat (ezel ra nat - ezelden beri) |
1) bu yan, o yan 2) bu yanı, o yanı | nat u dot |
1) bu yapar 2) bu yapıyor | na kena [d.] |
1) bu, bunlar 2) hayır 3) ön ek olumsuzluk (dil bilgisi) | nê (enê) [gram. → 3] [Far. → 2] |
1) bulma! 2) görme! | mevêne! |
1) bulmayın! 2) görmeyin! | mevênê! |
1) bundan/ondan sonra, daha sonra 2) -dikten sonra, sonra 3) arka, ard, peş, ardına, ardında | dıma (dıme) |
1) bunlar 2) oradaki 3) bu, şu | ni (nê) (belirsiz) |
1) bunu kucaklama, onu kucakla 2) buna sarılma, ona sarıl | vırare era ney mefiye, vırare era ey fiye |
1) buruşuk 2) kırışık, kırışmış olan | qırmoçık (qermeçık, qırmıç) [f.] |
1) buyruk, alevi dini eser 2) belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı söz, buyuru, emir, ferman 3) egemenlik | buyrıxe [d.] [din. → 1] |
1) buyruk, emir 2) tanrı buyruğu 3) bir erkek ismi | Ferman [e.] [Far.] |
1) buz, don 2) dondurma | cemed [e.] |
1) bölüyor 2) dilimliyor | keno lete |
1) büyücü, perileri davet eden 2) periler hükümdarı 3) Perihan, bir kız ismi | Perixane [d.] [Far.] |
1) büyük 2) daha yaşlı 3) elektrik pili, batarya | pil [sıf. → 1,2] [Fr. → 3] |
1) büyükbaş hayvan 2) mal, mülkiyet, eşya 3) büyükbaş hayvan sürüsü 4) aşağılık, bayağı kötü kimse 5) aptal veya saf kimse | mal [e.] [Ar.] |
1) cadde, ana yol 2) kapat 3) ört | cade [e.] [Ar. → 1] |