| Türkce | ZonêMa/Kirmancki | yatak yorgan | cıl cılet |
yataklı | cıleyın [sıf.] |
yataklık 1) yatak yapmaya uygun 2) üzerine yatak serilen tahta veya maden kerevet, karyola | cıleyêni (cıleyine) [sıf. → 1] |
yataklar | cıli [ç.] |
yataksız | bêcıle |
yatay | vırarde/vırardiye [e./d.] [mat.] |
yatay inceltiyor | keno tenık |
yatma dinlenme salıncağı | helanık |
yatmak | rakewtene (kun- ra, kewt- ra, rakuy- ), rakutene [f.] (ez kewti bi ra/ez kewti biyane ra - ben yatmıştım) |
yatmak için dua | gulbangê (gulvangê) hewni [din.] |
yavaş yavaş, gittikçe | gıran gıran (hêdi hêdi) |
yavaşça ertesi | pıra pıra |
yavaşça ötmek | qutnayene (qutnen-, qutna-, -qutn- ) [f.] |
yavan, yağı yeterince olmayan, yağı az olan | anculi [e.] |
yavru | çelık |
yavru, enik, encik, encek, yeni doğan köpek, kedi, kurt, tilki gibi hayvan yavruları (cok memeli hayvanlarda daha süt içen veya iki ya da üç aylık olan yavrular) | leyr, leyir [e.] [zool.] |
yavruağzı rengi (kavuniçi ile pembe arası bir renk) | rengê feki leyrêki (leyireki) |
yavrular | çelıki [ç.] |
yavrum (hitap) | leyro |
yay kolu (ok yaylarının esneyen uçlarının her iki yanı) | goşıke [d.] |
yay çeken, okçu | kemankeş/e [e./d.] [Far.] |
yayık yaymak için deri tuluk (tulum) | meşke (meske) |
yayılıyor, dağılıyor | vıla beno |
yayın avuç ile tutulan yeri | qebze [d.] |
yayın edildi, yayında | vıla kerd |
yayıncı, editör | vılakerdoğ/e [e./d.] |
yayıncılık | vılakerdoğiye |
yayıncılar, editörler | vılakerdoği [ç.] |
yayınlama araçları | hacetê vılakerdoğiye |
yaya gelmek | pêya amayene (pay amayene, pêyatiye amayene) |
|
|