ZonêMa/Kirmancki | Türkce | Deutsch | English |
thuzıka mawa [d.] | huşumuzdur | | |
thuzın (thujın) | 1) acılı 2) keskinli 3) sivrili | | |
thuzırık [e.] [zool.] | sülük | Blutegel, Egel | leech |
thuzêni (thujêni), thuziye (thujiye) | 1) acılık 2) keskinlik 3) sivrilik | | |
thüjırık [zool.] | kan emen bir hayvan | | |
thüye [d.] [zool.] | ishak kuşu | Zwergohreule | scops owl |
tibar keno | güveniyor | | |
tici (tiji) bêtiriza | güneş ışıkları ışılsız | | |
tici (tiji) bêtirizewa | güneş ışıkları ışılsızdır | | |
tici (tiji) [d.] | güneş ışıkları, güneş ışınları | Sonnenlicht, Sonnensrahlen | sunshine, sunbeams, sunrays, sunlights |
tici de vêşayene | güneş ışıklarında yanmak | | |
ticia şodıri (tijia şodıri, ticia/tijia sodıri) | sabah güneş ışıkları, sabah güneş ışınları | morgendliches Sonnenlicht, morgendliche Sonnenstrahlen | morning sunlight, morning sun rays |
Ticida (Tijida,Tıcda,Tıjda) [d.] | 1) güneş ışığı 2) bir kız ismi | 1) Sonnenlicht, Sonnenschein 2) Mädchenname | 1) sunlight, sunshine 2) girl name |
ticin (tıcın) [sıf.] | güneş ışıklı | sonnenstrahlend | sunbeamy |
tik [sıf.] | dik | aufrecht, gerade | upright, erect |
tike | 1) kuşbaşı et 2) az, biraz | | |
tikmole (tırkeman) [e.] [mat. → 2] (2) | ok 1) yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk 2) bir dairede kirişle yayın ortasını birleştiren dik doğru parçası 3) yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen işaret 4) at arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı, ortadaki düz ve uzun ağaç 5) terazide dengenin sağlanıp sağlanamadığını anlamaya yarayan ucu sivri parça | | |
til keno | kaldırıp dikliyor | | |
tilık [e] | küçük bez parçası | | |
tilbiyene | fırlamak | | |
tilbiyene [f.] | yerinden fırlamak | | |
timsah [Far. → Kopt.] [zool.] | timsah (Nil nehrinde yaşayan bir sürüngen) | Krokodil | crocodile |
tir eştene | ok atmak | | |
tir kerdene | oklamak, okla vurmak | | |
tir werdene | oklanmak, okla vurulmak, ok isabet etmek | | |
tir [e.] [mat. → 2] (1) | ok 1) yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk 2) bir dairede kirişle yayın ortasını birleştiren dik doğru parçası 3) yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen işaret 4) at arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı, ortadaki düz ve uzun ağaç 5) terazide dengenin sağlanıp sağlanamadığını anlamaya yarayan ucu sivri parça | | |
tirınce (tirıce) | eve giren güneş ışığı | | |
tira erziyaiye nêcêrena ya [din.] | ermiş kişi, pir beddua ettiği zaman adeta bir ok gibi mutlaka hedefini bulur anlamında, mürşide, pire karşı işlenen suçun hatası olmadığını ifade etmek için kullanılan bir söylem | | |
tira qolınde | merdane | | |
tiraj | baskı sayısı | | |