Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) görmek 2) bulmak | vênıtene (vênen-, bıvên- ), vinayene [d.] (1) |
1) görülmek 2) bulunmak | vêniyayene (vênin-, vêniya-, -vêni- ) [f.] |
1) görümce, baldız 2) evlenerek evden ayrılmış kızkardeşler, halalar, teyzeler | zeyiye (bacıke, gorıme) [d.] (1) |
1) götürmüyor 2) olamaz, olmaz | nêbeno |
1) göz koymak/dikmek (bir şeyi ele geçirmek isteğine kapılmak) 2) özenmek | çım era cı kerdene |
1) gübre 2) gübrelenmiş verimli tarla/arazi 3) genellikle evlerin hemen önünde olan tarla | axpin (axpen) [e.] |
1) gül toplayan, gül devşiren 2) bir kız ismi | Gulçe [d.] [Far.] |
1) gülmekten kırılmak, gülmekten ölmek 2) küfürlü sözler | mılqey, mılqi (tı huyiya ra zerrê xo mılqey kerd, tı huyiya zerra ra mılqey da - sen gülmekten kırıldın/öldün) |
1) gümbür gümbür 2) hüngür hüngür | gurr-gurr |
1) gün 2) güneş | roc (roz, roj) [e.] [astron.] [Far. → Orta Far. roz → Eski Ìr. rauca] |
1) güneş ışığı 2) bir kız ismi | Ticida (Tijida,Tıcda,Tıjda) [d.] |
1) güzel 2) iyi ve hayırlı iş 3) Hasan, bir erkek ismi | Hesen [e.] [Ar.] |
1) güzel 2) iyi, iyimser, sevimli | rınd [sıf.] |
1) güzellik 2) iyilik | rındekêni (rındiye, rındekiye) |
1) Hızır-İlyas, kutsal gün, karaların piri Hızır’la denizlerin piri İlyas’ın buluştukları gün adına da icra edilen bir rituel, Hızır Cemi yapılır, su başına gidilir, bu sudan içilir, evdeki eşya ve mala serpilir. Hızır orucunun üçüncü ve son günü olan Xeylas günü Xızır lokması pişirilir ve komşulara dağıtılır, Hızır kurbanı kesilir ve dağıtılır. Xeylas günü genç kızlar ve erkekler evlilik kısmetleri için niyet ederler. Xeylas günü mezarlıklar ziyaret edilir. 2) kurtarıcı | Xeylas (Xeylaş, Xelas) [din.] |
1) haber ulaştırıcı, haber veren kimse 2) yasa dışı olan bir durumu yetkili makamlara bildiren kimse, ihbarcı | muxbir/e [e./d.] [Ar.] |
1) haber, havadis 2) sanı | xebere [d.] [Ar.] (kiştene xo ra xebera ma çina - kendini öldürdüğünden haberimiz yok) |
1) hafif karanlık 2) bulanık | lêl |
1) hainlik etmek, haince davranmak, ihanet etmek, ele vermek 2) kötülük yapmak | xayinêni kerdene (xayiniye kerdene) |
1) hainlik, ihanetlik 2) kötülük | xayinêni (xayiniye, xayinine) [d.] |
1) hak, adalet, yasaya, hakikate veya bilgeliğe uygun olma, doğruluk, hakikat, yasallık, pay, emek karşılığı ücret, doğru (sıf.), gerçek (sıf.) 2) tanrı, allah, ilah | heq (haq, homa, ella, wayirê dina → 2) [e., sıf.] [Ar.] |
1) hakikat kapısı, varoluşun sırrı, allaha ulaşma, hakikate erme süreci, dört kapı kırk makamın son kapısı 2) gerçek (özbeöz, hakiki, reel) (sıf.) 3) gerçek (isim) | heqiqet [din. → 1] [sıf. → 2] [Ar.] |
1) halk şarkısı, türkü 2) ezgi | lawıke [d.] |
1) ham, işlenmemiş (madde), olgunlaşmamış (meyve) 2) yabancı | xam [sıf.] [Far.] |
1) ham, olgunlaşmamış 2) yorgun, kırgın, idmansız 3) işlenmemiş (madde) | xam [sıf.] [Far.] |
1) hamur 2) her çeşit hamur işi | pasta [d.] [İt. → Geç Lat. → Eski Yun.] |
1) hanım, eş, karı 2) bir kız ismi | Xanıme [d.] [Far.] |
1) hane, ev, konut, konak, yer 2) bir kız ismi 3) yay kolu ile kabza arasındaki bölüm | Xane [d.] [Far. → Orta Far.] |
1) has, katışıksız, en iyi cinsten, saf 2) özgü | xas [sıf.] [Ar.] |
1) Haskar, Duzgın Baba'nın üç kız kardeşlerinden en küçük kardeşi, mitolojik karekter. 2) Duzgın Baba dağına bitişik kutsal tepe, ziyaretgâh 3) bir kız ismi | Xaskare [d.] [mit.] |