ZonêMa/Kirmancki | Türkce | Deutsch | English |
til keno | kaldırıp dikliyor | | |
tilık [e] | küçük bez parçası | | |
tilbiyene | fırlamak | | |
tilbiyene [f.] | yerinden fırlamak | | |
timsah [Far. → Kopt.] [zool.] | timsah (Nil nehrinde yaşayan bir sürüngen) | Krokodil | crocodile |
tir eştene | ok atmak | | |
tir kerdene | oklamak, okla vurmak | | |
tir werdene | oklanmak, okla vurulmak, ok isabet etmek | | |
tir [e.] [mat. → 2] (1) | ok 1) yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk 2) bir dairede kirişle yayın ortasını birleştiren dik doğru parçası 3) yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen işaret 4) at arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı, ortadaki düz ve uzun ağaç 5) terazide dengenin sağlanıp sağlanamadığını anlamaya yarayan ucu sivri parça | | |
tirınce (tirıce) | eve giren güneş ışığı | | |
tira erziyaiye nêcêrena ya [din.] | ermiş kişi, pir beddua ettiği zaman adeta bir ok gibi mutlaka hedefini bulur anlamında, mürşide, pire karşı işlenen suçun hatası olmadığını ifade etmek için kullanılan bir söylem | | |
tira qolınde | merdane | | |
tiraj | baskı sayısı | | |
tire [d.] | oklava | Teigrolle | rolling pin |
tiremare | okyılanı | | |
tiriye | örgü şişi | Stricknadel | knitting needle |
tirê cêniyu [ç.] | kadının oklavaları | | |
to şımıt | sen içtin | | |
to şıma qarnay | sen sizi kızdırdın | | |
to şıma qarnê | sen sizi kızdırmışsın | | |
to şaniti bi ro | sen silkelemiştin | | |
to şodır herey urzena ra | sen sabah geç kalkıyorsun | | |
to (ke) bıafernêne | sen yarataydın | | |
to (ke) bıdiyêne | sen göreydin | | |
to a arde | sen onu getirdin | du brachtest sie her | |
to a ardêne | sen onu getiriyordun | | |
to a diye [d.] | sen onu gördün | | |
to a diye? [d.] | sen onu gördün mü? | hast du sie gesehen? | did you see her? |
to a qarna [d.] | sen onu kızdırmışsın | | |
to a qarnê [d.] | sen onu kızdırdın | | |