Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) konu, tema, mesele 2) problem, sorun, soru | mesela [d.] [Ar.] |
1) koparmak 2) ödü patlatmak | qurfnayene [qurfnen-, qurfna-, -qurfn- ) [f.] |
1) koparmak 2) ürün toplamak (üzüm) | qırfnayene (qırfnen-, qırfna-, -qırfn- ), qerifnayene |
1) kopmak 2) ödü patlamak | qurfayene (qurfen-, qurfa-, -qurf- ), qurfiyene [f.] |
1) korna 2) bir defa daha | qorna |
1) koyun 2) kuşak 3) göbek hizası | miye [d.] [zool. → 1] [anat. → 3] |
1) koyun veya koç kuyruğu 2) kuyruk yağı, iç yağı | dıme [e.] |
1) koyuyor 2) dökerek koyuyor | keno cı |
1) koç 2) cesur, yiğit, yürekli 3) bir erkek ismi | Beran [e.] |
1) kuş 2) serçe | mırçıke (mıriçıke, mirçıke, milçıke) [d.] [zool.] (3) |
1) kuşbaşı et 2) az, biraz | tike |
1) kuşburnu 2) bir kız ismi | Şilane [e. → 1, d. → 2] |
1) kucak 2) kulaç | vırar (verar) |
1) kuduz 2) bu hastalığa yakalanmış 3) mecaz: kudurmuş, azmış, çılgınlaşmış | harr [sıf. → 2, 3] [tıbbi → 1] |
1) kulak verme, dinleme 2) dinleyicilik (dinleyici olma durumu) | goşdariye [tıbbi] |
1) kule 2) mağara, in, gizlenme yeri | qula |
1) kullanıldı 2) çalıştırıldı | xebetnay |
1) Kureyş, peygamber Muhammed zamanında Mekke'yi yöneten ve modern zamanların başlangıcına kadar öncü bir siyasi rol oynayan bir Arap kabilesiydi 2) tanrılardan biri | Qurêyş (Qurêys, Qurêş, Qurês) [din.] [mit. → 2] [Ar. قريش, Quraiš] |
1) kurnaz olmayan 2) ne | sa |
1) kurtulmak 2) bitmek | xelesiyayene (xelesin-, xelesiya-, -xelesi- ), xeleşiyayene, raxelesiyayene [f.] (1) |
1) kutlu (kutlamada kullanınan söz) 2) mübarek, kutsamak 3) verimli, bereketli | bımbarek [sıf.] [Ar.] |
1) kuvvetli, güçlü, sağlam, çalışkan, dinç, hamarat, gayretli 2) sıkı 3) erkek ismi | pêt [sıf., e.] (xorto pêt - çalışkan delikanlı) |
1) kuzen (amca (dayı, teyze, hala) kızı) 2) klan akrabası (aynı boydan olan bir topluluk) | derezaye [d.] |
1) kuzen (amca (dayı, teyze, hala) oğlu) 2) klan akrabası (aynı boydan olan bir topluluk) | dereza (deza) [e.] |
1) kuzey, güngörmez (güneş ışığı almayan yer) 2) orman | zıme ("cor") [e.] [Far.] |
1) kâinat 2) hikmet | homete [astron. → 1] |
1) köşe 2) çene 3) çok konuşma huyu, gevezelik | çene [e.] [anat. → 2] [Far. → Eski Far.] |
1) kök salmak 2) altını tutmak (yemeklerde) | bınê guretene (1) |
1) köpek hırlıyor, o yüzden korkuyorum 2) köpek hırlıyor diye korkuyorum | kutık gırreno, coka tersenane (terson) |
1) köpek hırlıyor, onun için korkuyorum 2) köpek hırlıyor diye korkuyorum | kutık gırreno, serba ey tersenane (terson) |