Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
eşek zırlıyor | her zırteno |
eşek! | hero! [e.] |
eşek! | herê! [d.] |
eşekler | heri [ç.] |
eşekler anırıyorlar | heri zırrenê [ç.] |
eşekler! | herêno! [ç.] [e.] |
eşekler! | herenê! [ç.] [d.] |
eşik 1) kapı boşluğunun alt yanında bulunan alçak basamak 2) kapı ağzında basamağın konulabileceği yer 3) başlangıç yeri, başlangıç noktası, yakını (mecaz) 4) karalar üzerinde veya deniz diplerinde birbirine komşu iki çukurluğu ayıran tümsek biçiminde, üzeri çoğu kez düz kabartılar 5) telli çalgılarda üzerine tellerin bindiği köprü (müzik) 6) bir tepkinin başlamasında, ortaya çıkmasında etkili olan ruhsal, fizyolojik nokta (ruh bilimi) | şêmuge (şêmıge, sêmıge, berteng) |
eşit şekilde yarım, parça, dilim | lete [e.] |
eşit, emsal (aynı ayarda olmak, aynı seviyede olmak, ayardaş, yaşıt) | têdüşt (têdust) |
eşitlik | têdüştiye (têdustiye) |
eşitliyor | keno têjûane |
Eşkiya Lolan'lı Memo. Balaban Deresi tarafında Lolan aşiretine mensup. Ìki erkek kardeşi daha vardır, çocuk yaşta yetim kalırlar, akrabaları bakar. Önce Tercan Kızılca köyüne oradanda Kop dağına göçerler. Memê Tumi paytonların yolunu keser soyarmış. Eline geçirdiği eşyayı alıp getirip fakir fukaraya dağıtırmış, kendine almazmış. bölge halkına zulm eden Çarekan aşreti reisi Şah Hüseyine karşı uzunca bir süre direnmiş mücadele etmiştir. | Memê Tumi |
eşofman | aşofman (asofman) [Fr.] |
eşya | çimi (çemi) [e.] |
eşya getir! | çimi biya! (çemi biya! çi biya!) |
eşya getirmek | çimi ardene (çemi ardene, çi ardene) |
eşya götürmek | çimi berdene (çemi berdene, çi berdene) |
eşya meşya, eşya namına ne varsa | çi-mi (çemi-memi) |
eşyasını toparlıyor | çimiyê xo keno tê |
e-posta adresi | adresa e-mail (email) |
e-posta adresini onayla | adresa e-maili (emaili) to tesdiq ke |
e-posta ayarlarını düzenle | eyaranê e-maili (emaili) bıvurne |
e-postadaki 5 haneli kodu gir | kodê e-maili ebe 5-xane cı de |
ebe | eba |
ebe gömeci | vaşê veroci (vaşê veroji, vasê veroji) (Malvaceae) [bot.] |
ebedi | ilelebed [sıf.] [Ar.] |
ebeveyn, anne ve baba | ma u pi |
ecel | ecel |
eczacı | dermandar/e [e./d.] |