Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
doymak bilmeyen | pusulsız |
doymak bilmeyip otlara saldıran hayvan | lewlêse |
doyurmak | mırd kerdene |
doyuruyor | keno mırd |
duş jölesi | kremê jöli (şampuanê bedeni) [e.] |
dua | düa (dua) [d.] [din.] [Ar.] |
dua etmek | düa kerdene (düa ken-, düa kerd-, düa ker- ) |
dudak | lew [e.] [anat.] |
dudak ile çalınan ıslık | fitıke [d.] (3) |
dudakları kalın ve pürtüklü kimse | şilavın |
dudakları sarkık ve kalın olan kişi | leweher (lewher) |
dul | viya [sıf.] |
dul kalan (bayan) | viyayemendi [d.] |
dul kalan (erkek) | viyamendi [e.] |
duman | dü [e.] |
duman yapmak | dü kerdene |
dumanlı | dünın [sıf.] (1) |
dumanlı | mızın [sıf.] (2) |
dumanlıyor, tütsülüyor | şaneno dü ver |
dumanla karışık alev, şiddetli yanış, harlı ateş | halowne |
Dundule tepesi. Dêsim merkezin üstünde yükselen bir Tepe. Ön cephede tepeye tırmanmak, yürümek çok zordur. Tepeye arkadan dolanarak çıkılır. | dundule |
dur | bımane |
dur! | vınde! |
durak | durağ |
durdu | vınderd |
durdur! | bıvındarne! |
durdurmak | vındarnayene (vındarnen-, vındarna-, -vındarn- ) [f.] |
durdurmuyor | nêvındarnêna [d.] |
durdurmuyor | nêvındarnêno [d.] |
durgun | vınderde |