| Türkce | ZonêMa/Kirmancki | cesur 1) yürekli 2) yürekli bir biçimde | cesur [sıf. → 1] [Ar.] (3) |
cesur, yürekli | chêr (khêr) [sıf.] (1) |
cesur, yürekli | salasor [sıf.] (2) |
cet, ata | ced [Ar.] |
cetvel | cetfel [Ar.] |
cevahir (elmas, yakut vb. değerli taşlar, mücevher) | cevayir [Ar.] |
cevap ver, yanıtla | cüab bıde |
cevap vermedi | cüab nêda |
cevap, yanıt | cüab [e.] [Ar.] |
cevaplıyabilir | şikino cüab kero |
cevaplar, yanıtlar | cüabi [ç.) |
cevapsız (cevabı verilmemiş, karşılıksız, yanıtsız) | bêcüab [sıf.] |
cevher | cever [Orta Far.] [miner.] |
ceviz | goze (Juglans) [d.] [bot.] |
ceviz ağacı | dara goze (gozere) [bot.] |
ceviz içi, çiğe | dendıka goze [d.] [bot.] |
cevizin kabugundan çıkartılmış hali | khakıl |
cevizler | goji [ç.] |
ceza | ceza [Ar.] |
ceza almak | ceza guretene |
ceza gelmek | ceza amayene |
ceza görmek | ceza vênayene (diyayene) |
ceza kes! | ceza bıbırne! |
ceza kesmek | ceza bırnayene |
ceza yazmak | ceza nusnayene (nuştene) |
ceza çekmek | ceza ontene |
ceza ödemek | ceza dêndayene |
ceza, fiyat | cırm [e.] (şıma cırm danê - siz ceza veriyorsunuz) |
cezalandırmak, ceza vermek | ceza dayene |
Cezayir | Cezayir [coğ.] |
|
|