| Türkce | ZonêMa/Kirmancki | çok tanrıya tapan kimse | pagan |
çok tatlısın (kadına söylerken) | tı zaf şirina |
çok uykusu gelmek | hewn guretene |
çok uzak, "çok yer" | xeylê ca |
çok yaşa (hapşıran kişiye) | honde ki raşti (honde ki raştiya) |
çok yaşa! | thamara xo hazar bo! (1) |
çok yaşa! | hentoraştiye! (2) |
çok yalnız, yapyalnız, yapayalnız, kimsesiz, yalnız başına | tıpteyna, sıfteyna, tekteyna (tekteyniya), tek u teyna [sıf.] |
çok yanmak | qıjiliyayene (qıjilin-, qıjiliya-, -qıjili-) [f.] |
çok yanmak, kızartmak (yumurta vb. için) | qıjilnayene (qıjilnen-, qıjilna-, -qıjiln- ) [f.] |
çok yazık! ona yazık! | hêf! |
çok zayıf, cılız, takatsız kalma durumu | pêra nêmende |
çok zengin kimse | lord |
çok çalışmak, emeği geçmek, "can vermek" | candayene |
çok çelimsiz, zayıf ve iştahsız olup da bu sebepten ötürü sürekli hastalanan çocuklara sembolik olarak uygulanır: bir meyve ağacının altına götürülerek kazanın içine konur ve kazanın altı yakılıyormuş gibi yapılır | thulıkiye |
çok, daha, daha fazla | vêşêr |
çok, pek, sık sık, fazla, bol | zaf |
çoklukla, bollukla | ebe zafiye ra (ebe zofiye ra) |
çoktan | rewna |
çoktu, haddinden fazlaydı | tavatur bi |
çoluk çocuk | çhel çuk (çhel u çuk) (2) |
çoluk çocuk | zavo zeç (zovo zeç) (1) |
çorabın topuk kısmı | pasnıke (pasnıka, pasna, palişna) |
çoraplar | puçi [ç,] |
çoraplar (uzun yün ~) | gori |
çorba | çorba (sorba, şorbıke) [d.] [Far.] (2) |
çorba sıçradı | germi perrê ra cı (2) |
çorba sıçradı | germi pışkiye ra cı (1) |
çorba saçıldı, çorba saçılarak döküldü | germi rışiye pıro |
çorba suyu (et suyu) | şorbıke (sorvıke) [d.] |
|
|