Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
yular (bir yere bağlamak veya çekerek götürmek için hayvanın başlığına veya tasmasına bağlanan ip) | asvar [e.] |
yumak | goga |
yumak (top) | gındıke |
yumru, yağ yumrusu | gile |
yumruk | gırmıke [d.] |
yumruklamak | gırmıki kerdene |
yumruklamak | gırmıku ver şanayene |
yumruklanmak | gırmıki biyayene |
yumruklanmak | gırmıku ver şaniyayene |
yumrukluyor | şaneno gırmıku ver |
yumrulu arpa | şiramok (vaşê qopıkan) (Hordeum bulbosum) [bot.] |
yumuşacık, çıt kırıldım | nêremug (nermux) |
yumuşak üst kabuğu soyuyor | purr keno |
yumuşak, ılık | nerm [sıf.] [Far.] |
yumuşaklık 1) yumuşak olma durumu, mülayemet 2) tonluluk (dil bilgisi) | nermêni [gram. → 2] |
yumuşamak | nerm biyene |
yumuşamak 1) sertliği kalmamak, yumuşak duruma gelmek 2) tonlulaşmak (dil bilgisi) | nerm biyayene [gram. → 2] |
yumuşatıyor | keno nerm |
yumuşatmak (sertliğini gidermek, yumuşak duruma getirmek) | nerm kerdene |
yumuşatmak, ılıklaştırmak | nerm kerdene |
yumurta | hak [e.] |
yumurta büyüklüğünde taş veya tomakdan yapılmış yuvarlak oyun topu | goge [d.] |
yumurta sarısı | zerdê haki (zerdık) |
yumurtalı | hakın [sıf.] |
yumurtalı şampuan ile yıkayınız | pê şampuano hakın bışüyê |
yumurtaları birbirine tokuşturmak | haku ero jûbini verdayene |
yumurtanız da var mı? | thaba hakê şıma ki estê? |
yumurtayı kuluçkaya bırakmak | selenayene (kerge biya khurt, haka selenena - tavuk kuluçkaya yatmış, kuluçka olmuş, civciv çıkaracak) |
yunan (d) | yunanıce [d.] |
yunan (e) | yunanıc [e] |