Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
aşı (meyveler için) | badros [e.] |
aşı ol! | terpin bıbe! (tarpin, derpin) |
aşı olmak, aşılanma | terpin biyayene (terpin ben-, terpin biya-, terpin -b- ), (ez terpin biyane - ben aşı oldum), (tarpin, derpin) |
aşı vurmak, aşı enjekte etmek | terpin cı sanıtene (tarpin, derpin) |
aşı vurulmak, aşı enjekte edilmek | terpin cı sanıtene amayene (tarpin, derpin) |
aşı yap! aşı et! | terpin bıke! (tarpin, derpin) |
aşı yapın! aşı edin! | terpin bıkerê! (tarpin, derpin) |
aşı yapınız! aşı ediniz! | terpin bıkerêne! (tarpin, derpin) |
aşı yapmak, (birisini) aşılamak | terpin kerdene (terpin ken- , terpin kerd-, terpin -ker-), terpin cı sanıtene (tarpin, derpin) [tıbbi] |
aşı yapmak, aşılamak (bitki için) | aşle kerdene (1) |
aşı yapmak, aşılamak (bitki için) | lul kerdene (lıl kerdene) (2) |
Aşık Daimi, halk ozanı ve aşık, İstanbul’da doğdu, aslen Erzincan’ın Tercan ilçesindendir. Aşık Daimi'nin babası Musa Dede, Annesi Selvi Hanım amca çocuklarıydı, yedi çocuklu ailenin üçüncü çocuğuydu. 1951 yılında Gülsüm Hanım ile evlendi. Dedelerinin etkisiyle küçük yaşta bağlama çalmasını ve aşıklık geleneğini öğrendi. Ancak ilk ustası Aşık Davut Sulari’dir.1948 yılında ilk plağını yaptı. Özellikle yaşamının son 20 yılında birçok genç ozanı etkilemiştir. "Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım", "Gitme turnam, gitme", “Kâinatın aynasıyım” gibi parçalar onun parçalarıdır. Kızı Yadigâr Aydın Orhan tüm şiirlerini topladı. Aşık Daimi’nin anadili Zonê Ma/Kırmancki idi. | Eşıq Daimi (İsmail Aydın) [e.] (1932 - 1983) [tar.]
|
Aşık Davut Sulari, halk ozanı ve aşık, doğum yeri Erzincan’ın Tercan ilçesine bağlı Çayırlı. Babası Veli ve Annesi Cezayir çiftinin beş çocuğundan biridir. 1938 yılında Baba Mansur'lu Gülşah Ana ile evlenir, daha sonraları bir resmi olmayan evlilik daha yapan Sulari'nin bu evliliklerinden 5 çocuğu olur. Soyadı kanunu çıktıktan sonra sırasıyla Sümmani, Selami ve Sulari soyadlarını alır. Seyit Mahmudi Hayrani'nin soyundan gelmektedir, Kureyşan Ocağı kökenli Seyit ve Aşık. Kızı Edibe Sulari 2 Temmuz 1993'te Sivas Katliamı'nda Madımak Oteli'nde yanarak hayatını kaybetti. Anadili Zonê Ma/Kırmancki idi. | Eşıq Davut Sulari (Davut Ağbaba) [e.] (1925 -1985) [tar.]
|
aşık kemiği | kabık (kabok, kabe) [e.] [anat.] |
aşılı armut | muriya reze [bot.] |
aşındırmak | soynayene (soynen-, soyna-, -soyn- ) [f.] |
aşınmak | soyayene (soyen-, soya-, -soy- ) [f.] ) |
aşırı şişman | pondefaye |
aşırı ağlamak, gülmek, öksürmek, açlık, susuzluk gibi durumlar sonucu ölecek hale gelmek, mahvolmak | tasêle biyene |
Aşırı bir ibadet türü: cemlerde bazı dede veya dervişlerin ibadet ederken tanrıyla birleşmeleri için kendilerinden geçmeleri, trans durumu (esrik trans, dini esrime). Cemi yürüten, cemin trans perdesini (perda tewti) icra ederken, icranın ritmik, yürürlük kısmında transa geçer (bu kendinden geçme seansıdır) ve oturduğu hak döşeğinden (doşeğê heqi) kalkarak ateşten har olmuş kızgın sobayı kucaklamaya, sobanın har olmuş tarafına veya ateşte kor olmuş maşaya diliyle temasa başlar. Bazen de ocakta yanan ağaç dalının kor kısmını (kosavi) ağzına alıp yalayarak söndürür. Ayrıca soba veya ocakta yanan kor ateşini eliyle yere döküp çıplak ayaklarıyla bu korun üzerinde sazıyla Kureyş’i, Duzgın’ı, Wayır’ı ve Hızır’ı çağırmaya devam eder. Hak döşeğinde oturup cem tutan ve ateş seansını yapmayan, ateşe girmeyen seyitler de vardır. Bu "ateşe girme" seanslarının benzerine Orta Asya, Afganistan ve İran coğrafyasındaki Şaman ve Hint Fakirleri ritüellerinde de rastlanılır. | tewt [din.] |
aşırı derecede ısınmak, çok ısınmak | helawune biyayene |
aşırı derecede ısıtmak, çok ısıtmak | helawune kerdene |
aşırı derecede sıcak, çok sıcak | helawun |
aşırı tembellik etmek | gangazine kerdene |
aşırı tembellik oluşmak | gangazine biyayene |
aşırı zayıf | çhur |
aşağı | war |
aşağı köy | dewa cêri |
aşağı mahalle | mala (mahla, mela) cêri |
aşağı yukarı | davacêr davacor (devacêr devacor) |