| Türkce | ZonêMa/Kirmancki | ağır yüklü olma | bargıraniye |
ağır yürüyen, hantal | paygıran |
ağır öksürüklü bir hastalık | mıqavi [tıbbi] |
ağırdan çeken, hantal | bargıran |
Ağırgöl, dağların üzerindeki kutsal göl | Yoğurgol [din.] |
ağırlık | gıraniye |
ağırlık | mızgale |
ağırlaştırıyor | keno gıran |
ağıt söylemek | süyare (şüyare) pırodayene (dan- pıro) |
ağıt yakıyor | süyare (şüyare) vano |
ağıt yakmak | nornayene (nornen-, norna-, -norn-) [f.] |
ağıt, dertli türkü | süyare (şüyare, şiyare) [d.] |
ağız | fek [e.] [anat.] |
ağız dalaşı | qewga feki |
ağız içi yarası | fekerıss [tıbbi] |
ağız kavgası yapıyor | çenge keno |
ağız ve burun (hayvan) | fırrne [d.] [zool.] |
ağıza tıkışmak, ağıza tıka basa sokulmak | be fek pıloxiyayene |
ağıza tıkıştırmak, ağıza tıka basa sokmak | be fek pıloxnayene |
ağa | ağa [e.] [Moğ.] |
ağacın hafif oyulmuş yeri | kert |
ağacın meyvesi var | meywa dare esta |
ağacın yaprağı var | velga dare esta |
ağalık | ağaêni |
ağalardan daha büyük kişilere verilen isim, bey (eskimiş) | mire [e.] (khan) |
ağaç büyük müdür? | dare gırsa? |
ağaç gövdesi, tomruk | qil [e.] |
ağaç halka | çançole |
ağaç kırıktır | dare şikiyaiya |
ağaç kurdu | kermê dari [zool.] |
|
|