Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) yuvarlanmak, tekerlenmek 2) yuvarlak olmak | gılor biyayene (gıleri, gırr, gındır, gındolıke, gırıke, gırgır) |
1) yâr, sevgili (e) 2) dost, tanıdık 2) küçük uçurum | yar [e.] [Far. → Orta Far. → Avesta] |
1) yük 2) bar, içkili eğlence yeri 3) yan, nezdinde | bar (barê ma de - bizim yanımızda/nezdimizde) [e.] [Far. → Orta Far. → Avesta] [İng. → 2] |
1) yüksek 2) büyük (direk, ağaç) | derg [sıf.] |
1) yüksek 2) otuz ot bağına verilen sözcük 3) Berz, Berzo - bir erkek ismi | berz [sıf.] |
1) yükümlendirmek 2) üstüne yük yüklemek | bar ser nayene |
1) yükümlenmek 2) üstüne yük yüklenmek | bar ser neyayene |
1) yükümlülük altına girmek 2) yükün altına girmek | bıne bari biyayene (bıne bari de biyene, bıne bari de mendene) |
1) yükümlülük altına girmek, sorumluluk altına girmek 2) yüklenmek (bir şeyi yapmayı kabul etmek, üstüne almak) | bar xo ser nayene |
1) yükümlülük altına sokmak 2) yükün altına sokmak | bıne bari kerdene |
1) yüreklilik, ataklık, cesaret 2) düşüncesizce, saygıyı aşan davranış, cesaret | cüret [Ar.] |
1) yüz, çehre, sima 2) yüzey | ri [e.] [Far.] |
1) zaman, vakit 2) durum 3) çağ 4) hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu | dem (taw) [e.] [Far.] |
1) zayıf 2) cılız 3) sıska | çaqurık |
1) zayıf olan 2) cılız olan 3) sıska olan | çaqurıkın [sıf.] |
1) zayıf olmak 2) cılız olmak 3) sıska olmak | çaqurık biyayene |
1) zehirli (zehirli olan) 2) ısırıcı, iğneleyici, müstehzi | ağwiyın [sıf.] |
1) zil, çıngırak 2) çakır (göz), açık mavi, hareli ela (göz) 3) bilek | zeng 1) zeng, zıngıl, çıngıl 2) zeng, jeng, çaq [sıf.] [anat. → 3] |
1) Zêle, Duzgın Baba'nın üç kız kardeşlerinden biri, mitolojik karekter 2) Zêle dağı, Xaskare ve Duzgın Baba’nın dağlarının tam karşısında, ama mesafeli, ziyaretgâh 3) bir kız ismi | Zêle (Jêle) [d.] [mit.] |
1) Çeşitli kimlik tanımlarından biri, Zonê Ma/Kırmancki konuşan Varto ve Hınıs alevilerin kimlik tanımı ve yerleşim yerleri 2) Alevi | Elewi [coğ.] [tar.] [din. → 2] |
1) âşık, bir kimseye veya bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duyan, vurgun, tutkun kimse 2) halk ozanı | eşıq/e (aşuq/e, maşuq/e, eşeqiyaye) [e./d.] [sıf.] [Ar.] |
1) çığ 2) bir erkek ismi | Hewrês [e.] |
1) çıkıntılaştırıyor 2) kamburlaştırıyor | keno kuzkın |
1) çırıl çıplak, açık seçik 2) yoksul | rut rupal (rut u rupal, rut u rapal, zaf eskera) [sıf.] |
1) çağırmak 2) iyi davranmak | ero cı wendene |
1) çağırmamak 2) iyi davranmamak | ero cı nêwendene |
1) çalışkan, çok çalışan 2) işveren | guredar |
1) çalışma, iş, eylem 2) kâr, kazanç | kar [e.] [Far.] |
1) çalışmak, iş yapmak 2) kâr etmek, kazanç elde etmek | kare kerdene [Far.] |
1) çalkalanmış, cılk 2) bayat yumurta | çılq [e.] |