Türkce | ZonêMa/Kirmancki |
1) siz oldunuz 2) sizdiniz | şıma biy |
1) siz sürüyorsunuz (taşıt, hayvan, tarla, toprak, harman, çift...) 2) siz ekiyorsunuz, siz tohum ekiyorsunuz (sebze ve meyve) 3) siz olmaya devam ediyorsunuz, siz sürdürüyorsunuz | şıma ramenê |
1) siz tahmin edebiliyorsunuz 2) siz şüphelenebiliyorsunuz, siz kuşkulanabiliyorsunuz | şıma şikinê guman bıkerê |
1) siz vermiyorsunuz 2) siz vermezsiniz | şıma nêdanê |
1) siz yediniz mi? 2) siz mi yediniz? | şıma werd? |
1) sok! 2) koy! | cı fiye! |
1) sokak 2) taş (ocakta sacın altına konan üç taştan her biri) | kuçe [e.] [Far.] (raya kuçıne - taşlı yol) (1) |
1) son, son-bitiş, sonuç, netice (zamansal) 2) arka, gerisi (mekânsal) | peyniye (peyiniye) [d.] (qe peyniye nêamey diyene - hiç sonuç bulunamadı) |
1) sonunda, nihayetinde (zamansal) 2) arkada, geride (mekânsal) | peyniye de (peyiniye de) |
1) sopa vur! sopala! sopadan geçir! 2) çubuk vur! çubukla! | çüyê bıke! (çüyê ke!, çüyê pıro de!) |
1) sopa vurmak, sopalamak 2) çubuk vurmak, çubuklamak | çüyê kerdene (çüyê pıro dayene) |
1) sopa vurulmak, sopalanmak 2) çubukla dövülmek | çüyê biyayene |
1) sopa, kalın değnek 2) dayak, kötek | zope (zompe, zompık, zopır) [Far.] |
1) suyun dalgalanması 2) bir kız ismi | Pelda [d.] |
1) suçsuz, günahsız 2) temiz, saf | masum [sıf.] [Ar.] |
1) sünger 2) deniz süngeri | sünger [e.] [Yeni. Yun. → Eski Yun.] [zool. → 2] |
1) sürdürtmek (taşıt, hayvan, tarla, toprak, harman, çift...) 2) ektirmek, tohum ektirmek (sebze ve meyve) 3) olmaya devam ettirmek, sürdürtmek | ramnayene (ramnen-, ramna-, -ramn- ) [f.] |
1) sürdürülmek (taşıt, hayvan, tarla, toprak, harman, çift...) 2) ektirilmek 3) olmaya devam ettirilmek | ramniyayene (ramnin-, ramniya-, -ramni- ) [f.] |
1) sürmek (taşıt, dava, hayvan, tarla, toprak, harman, çift...) 2) ekmek, tohum ekmek (sebze ve meyve) 3) olmaya devam etmek, sürdürmek 4) zaman geçmek ("çok sürmez") 5) zaman almak ("bir saat sürmüştü") 6) oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek | ramıtene (ramen-, ramıt-, -ram- ) [f.] |
1) sürülmek 2) ekilmek | ramiyayene (ramin-, ramiya-, -rami- ) [f.] |
1) sürüyor, bulaştırıyor 2) geçirip takıyor | keno tıra |
1) süslü, güzel 2) lale | sosın/e (sosun/e) [e. → 1, d. → 2] [bot. → 2 (1) ] |
1) tırtıl 2) kelebek larvalarının genel adı | tentur (teftur, tertül) [e.] |
1) taş 2) kemer, kayış | kemere [d.] [Far. → Orta Far. → Avesta (Zend) → 2] (3 → 2) |
1) taşınmak, göç etmek, göçmek 2) yüklemek | bar kerdene (bar ken-, bar ker- ) |
1) takılıyor 2) tutuşuyor 3) uğruyor | kuno ra cı |
1) takıyor, tutuk ediyor 2) tutuşturuyor, yakıyor | fino ra cı |
1) taklitini yapmak 2) şaka yapmak | lax kerdene |
1) takmak, monte etmek, yapıştırmak 2) (birine) ateş etmek, kurşun sıkmak 3) lambayı yakmak | pıranayene (nan- pıra, na- pıra, pıran- ) [f.] |
1) talip, isteyen, istekli, talep eden, dileyen, aday 2) genellikle evlenmek isteyen ve bu isteğini evleneceği kimseye bildiren erkek 3) marifet ve hakikat yoluna giden talip (öğrenci) | talıv [Ar.] [din. → 3] |