| ZonêMa/Kirmancki | Türkce | Deutsch | English | tewr kêm | en az | wenigstens, mindestens | least |
tewr muhimi | en önemliler | | |
tewr newey | en yeniler, en günceller | neuesten, aktuellsten | most recent |
tewr nezdi | en yakın | | |
tewr peyên | en son | zuletzt, letzte, neueste, aktuellste | last, latest |
tewr raver, tewr veri, tewr verê | ilk önce, en önce | | |
tewr serêni (1) | en iyi, en üstte, popüler | oberste, beste, populär | top, best, popular |
tewr verên | en önceki | | |
tewr weşi (2) | en iyi, en üstte, popüler | oberste, beste, populär | top, best, popular |
tewr zaf | en çok | | |
tewraniye [tıbbi] | yüksek ateş | | |
tewrê cı be | katıl | beitreten, teilnehmen, anmelden, Mitglied werden, registrieren | join |
tewrê cı biy, tewr biy | katıldı, üye oldu | beigetreten, teilgenommen, Mitglied geworden, angemeldet | joined, have joined |
tewrê cı biyayene | katılmak, dahil olmak | sich beteiligen, beitreten | join |
tewrê grube cı be (tewrê ena grube cı be ke fıkırê xo vacê - bu gruba katılki yorumunu yap, yorumunu yapmak için bu gruba katıl) | gruba katıl | Gruppe beitreten | join group |
tewrê pê | birbirine, birbirinin içine, birbirinin arasına | | |
tewsiya nêkerdo [e.] | tawsiye etmedi | | |
tewsiya [Ar.] | tavsiye, öğüt verme | Empfehlung, Ratschlag | recommendation, advice |
tewsiyey [ç.] | tavsiyeler, öğüt vermeler | | |
tewt [din.] | Aşırı bir ibadet türü: cemlerde bazı dede veya dervişlerin ibadet ederken tanrıyla birleşmeleri için kendilerinden geçmeleri, trans durumu (esrik trans, dini esrime). Cemi yürüten, cemin trans perdesini (perda tewti) icra ederken, icranın ritmik, yürürlük kısmında transa geçer (bu kendinden geçme seansıdır) ve oturduğu hak döşeğinden (doşeğê heqi) kalkarak ateşten har olmuş kızgın sobayı kucaklamaya, sobanın har olmuş tarafına veya ateşte kor olmuş maşaya diliyle temasa başlar. Bazen de ocakta yanan ağaç dalının kor kısmını (kosavi) ağzına alıp yalayarak söndürür. Ayrıca soba veya ocakta yanan kor ateşini eliyle yere döküp çıplak ayaklarıyla bu korun üzerinde sazıyla Kureyş’i, Duzgın’ı, Wayır’ı ve Hızır’ı çağırmaya devam eder. Hak döşeğinde oturup cem tutan ve ateş seansını yapmayan, ateşe girmeyen seyitler de vardır. Bu "ateşe girme" seanslarının benzerine Orta Asya, Afganistan ve İran coğrafyasındaki Şaman ve Hint Fakirleri ritüellerinde de rastlanılır. | Eine extreme Art der Anbetung: wenn manche Dede's und Derwisch'e in Cem's während der Anbetung in einen Trancezustand kommen (ekstatische Trance, religiöse Ekstase), um sich mit dem Gott zu verschmelzen. | An extreme form of worship: when some Dede's and Derwish's in Cem's come into a trance (ecstatic trance, religious ecstasy) state during worship to merge with the god. |
texşir | hasret | | |
texşir | muhtaç | | |
texşiriye (texsiriye) | özlem, arzu | | |
texşirê cı biyayene (texsirê cı biyayene) | özleminde olmak, özlemini çekmek, arzusunda olmak, arzusunu çekmek | | |
texeliyayene (texelin-, texeliya-, -texeli- ) [f.] | caymak, fikrini değiştirmek, kararından vazgeçmek | | |
texelnayene (texelnen-, texelna-, -texeln- ) [f.] | caydırmak | abschrecken | deter |
texte [e.] [Far. → Orta Far. → Avesta] | tahta | Brett, Platte | board |
texteyê nuştişi | yazı tahtası, kara tahta | Tafel, Wandtafel | black board |
tey şiyene | birlikte gitmek | | |
tey bınge guretene (tey bınge cên-) | temel tutmak (bir yerde tutunabilmek, bir yerde kalabilmek) | | |
|
|