ZonêMa/Kirmancki | Türkce | Deutsch | English |
a bırriyaye [d.] | ayrık | | |
Hesê Fate (Khêki) [e.] [tar.] | Şair Hesê Fate (Hasan Arslan), Alan aşiretinin ileri gelenlerinden. Sey Qaji’ye kaynak ve konu olan şair ve cemaat adamı. | | |
Yoğurgol [din.] | Ağırgöl, dağların üzerindeki kutsal göl | | |
Pulê Dewresu [din.] | kutsal bir yer adı | | |
Kerbelâ [d.] [coğ.] [din.] | Kerbelâ 1) Irak'ın bir şehri (El-Kadiriye, Şat-ül Fırat, kutsal şehir) 2) Kerbelâ katliamı, 10 Ekim 680'de dördüncü Hâlife olan Ali bin Ebu Talib'in oğlu Hüseyin bin Ali ile Emevi halifesi I. Yezid'in ordusu arasında geçen savaş ve katliam. | | |
kılamke (kılamkı) (khan) | söyle (eskimiş) | | |
hedik (khan) | kalburları ayaklara takarak yürümek ve açılan yollardan davarları geçirmek (eskiden) | | |
Ağuçanan [din.] | Ağuçan Ocağı (Ağuiçen Ocağı). Dersimli Alevi ocağı. | | |
Derviş Cemalan [din.] | Derviş Cemal Ocağı (Seyyid Cemal). | | |
diyet [Fr. → Eski Yun. → 1] [Ar. → 2] | diyet 1) beslenme düzeni, perhiz, rejim 2) İslam hukukuna göre, öldürme ve yaralamalarda suçlunun ödemek zorunda olduğu para veya mal, kan pahası, kan parası, kefaret (eskimiş)
Nuri Dersimi, Kürdistan tarihinde Dersim, 1952, S. 33: “Öldürülenlerin kan bedelleri (Diyet) para veya arazi olarak tespit edilebilir. Hadisenin müstakbelde tekerrürünü önlemek için emniyet tertibatı olmak üzere taraflar arasında bir kivrelik teesisi dahi karar altına alınabilir. Kom kararlarına toplantı yapılan yerin adı verilir ve kararı tezkâr için, bu yere bir de taş rekzedilir”.
| | |
sürre [Fr. sûreté] | iki tarafın karşılıklı olarak anlaşmazlıkları durdurma, bırakışma, mütareke, güvenlik ortamı sağlamak
Nuri Dersimi, Kürdistan tarihinde Dersim, 1952, S. 33: “İç işlerinde bağımsız bir idareye malik olan Dersim’liler arasında bir çok sebeplerden ve başlıca arazi-hudut meselelerinden, kanlı ihtilaflar hasıl olur. Bu gibi ahvalde, tarafsız aşiret reislerinden bazıları veya seitlerden bir kısmı tarafların durumunu inceler, fikirlerini istişmam eder ve Sürre dedikleri bir mütareke akt ettirirler”
| | |
era cı musniyayene (musnin- ra cı) | gösterilmek | | |
pêrşan (pêrsan) (halê mı perşano - benim halim perişandır) [sıf.] [Far.] | perişan 1) dağınık, düzensiz, karmakarışık 2) acınacak durumda olan, zavallı | | |
kırdki [tar.] | bazı şafi zazaların (Bingöl, Palu, Lice) "Kırd'dan" alıntı olarak kullandıkları dil tanımı | | |
çêl u çü (çhelık) | çelik çomak (bir sokak oyunu) | | |
tezgere (tejgere, tezgera, kezgere, kejgere) | dört kulplu geniş bir tahtadan sedye, günümüzde nadiren görülmektedir | | |
zelemele kerdene | gürültü yapmak, patırtı yapmak, bağırtı yapmak, çağırtı yapmak | | |
nêzanaoğ/e [e./d.] | bilinçsiz, bilgisiz, cahil | | |
nêzanaoği [ç.] | bilinçsizler, bilgisizler, cahiller | | |
zanaoğ/e biyene [e./d.] | 1) bilimci olmak, bilim adamı olmak 2) bilen olmak, bilgili olmak, bilgili kişi olmak, bilgin olmak | | |
zıd [sıf.] [Ar.] | zıt (karşıt, ters) | | |
zıd kutene | zıddına girmek | | |
zeweciyaye biyene (zewejiyaye biyene) | evli olmak | | |
zerri ver şiyene | gönlünü almak | | |
zerria xo cı kutene | gönlü düşmek, sevmek, beğenmek | | |
zerreweş biyene | mutlu olmak, memnun olmak, hoşnut olmak, içtenlikli olmak | | |
zerrepak biyene | gönlü temiz olmak | | |
zerreşia biyene | acıma duygusu olmamak | | |
zerrevêsaye biyene | acıma duygusu olmak | | |
zerre berdene | gönlünü kaptırmak | | |